14 Şubat 2011 Pazartesi

Sayfa 12-13-14

Yüzümün yarısıyla nefes alıyorum. Yüzümün yarısıyla dans ediyorum. Trene biniyorum; ve metrolara ve otobüslere ve trenlere.. Yüzümün yarısıyla balkondan düştüm. Yüzümün yarısıyla rüzgar serptiler, uyandım. Yüzümün yarısıyla düzdüm kalabalıkları. Sana dolmakalem çaldım, çam ağcı koparttım. Ve yüzümün yarısıyla ben..

Mumdan benim yüzümün yarısı; ve gölgeden çıkmış gibi terli, salyalı. Yetimim ben, istasyonlardaki bavulları çalarım; fırfırlı ne kadar külot varsa, hepsini.. Yüzümün yarısı öyle işte.

Pirinç işlemeli bir aynada kırıldı yüzümün diğer yarısı.. Herkes uyuyordu. İstanbul'da hşcaz makamında ezan sesleri duyuluyordu. Yüzümün yarısı benim, yüzümün yarısıyla  hep yarım öylüler anlatırım. Görünmeyen bile değilim. Peki sen yarım dudaklı bir kadını öpmek ister misin... Yarım bunları...

Elleri tutuştuğunda onların, bir iblis gibi güleceğim. Onlara kıçımı göstereceğim. Kıçımın yarısıyla güleceğim beni yarım bırakanlara. Taksim parkında beş parasız ve çıplak bırakanlara ve beni düzen kravatlı adamlara, pezevenklere, "benim yüzüm yarım ama kalbim iki tane" diyeceğim. Geliyorlar. Her şafak vakti rüyama saldırıyorlar. Başka hayatım yok ki benim. Çekilin üstümden, nefes alamıyorum. Birazcık acınız yok mu hayvanlar, ne faydası var ki bana saldırmanın itoğluitler. Kocaman bir kabusun orta yerinde çıkıp geldiler. Hey sokak orospusu dediler, senin yarın da biziz. Yalan bu... İnanma. Benim sevgilim her gün güller getirir bana. Aşkım der, ne güzel gülüyorsun. Cep telefonu bile var. Korkarın diye gidemiyor yanımda. Korkarım. O'na şarkı söylüyorum.

Doğrum yok benim, yer yarım iey gibi. Ne kederli ne de mutlu. Hiç hikayen yok mu senin? Ama dinliyorum. Biliyorum ki, Yarısı ölen bir kadının son isteğini yerine getirirsin. Hadi, tek bir hikaye... Ama sen de bir bok değilsin işte. Bana ancak bir pislik gerekir. Bütün, pis bir adam.

Çöpçüler sabah dörtte, her yarım şeyi toplar, en işe yaramaz oyuncağı kapıma bırakırlar. Eğer  o tokalara rastlamasaydım bunları yazıyor olur muydum? Düşünme, uyu! Belki bir gün kapını çalmadan geçerim, sen de kapıyı çalmak için yeniden kalkarsın. Sana tek eşyam olan pirinç aynamı gösteririm. Tabii satmamışsam eğer. Şeker hastasıyım, yüzümün yarısı sık sık düşer. Çok çirkin olurum, inanamazsın. Hele regli öncesi. Hele alkol almışsam. Komik aslında bütün bunlar. Ben çok gülüyorum. Hadi sen de gül. Yüzünün tamamına sür oramı, yüzümün yarısını arama.

Hadi, sen de gül. Kent karla kaplandığında, benim buzdan bir yatağım olacak. Tıpkı pamuk prenses gibi. Üstüme basan her köpeği lanetleyeceğim. Hem de topuklarından, en ölü yerlerinden... Bir daha öldüreceğim. Bir daha, bir daha... Taksim parkında, reklam neonlarının ışıldattığı panoların altında... Geldiğim yeri bulsam; tekrar oraya kaçacağım. 

Bana muhallebiciden tavuk göğsü alırsın. Belki bana bir adres bile satın alırsın, çok paran vardır senin. Belki ameliyat ettirirsin; gitsin diye yüzümün diğer yarısı da. Nerem varsa insan kalan... İşte orası acıtıyor.

İyi şeyler bana gelmez. Kargalarla birlikte oturuyor serçeler. Ne uykulu, ne uykusuz... Ne gündüz, ne de akşam. Ne sabaha karşı, ne de sen. Hiçbir şeyi sevmiyorsun değil mi? Sen de benim gibisin işte. Öp beni canım, otomatik anarşistim; yüzümün yarısını. Hiçbir boktan anladığın yok... Canım, çocuk erkeğim, reçelim, karayemişim... Yüzümün yarısı internette benim. 

Tokalarımı posta kutularına atacağım. Bir kalkabilsem ayağa, yani sabah olunca... Yani arkadaşım Sırrı hapisten çıksa... Yabani ceviz ağacını sallayacaım. Yüzünün tamını hazırla, bütün kuşlar havalanacak. İçlerinden "o" olan kuş mektubumu kapıp kaçacak. Gökyüzünde bir arya "Arya besk". Çiçeksiz, renksiz, sessiz betonların arasına düşecek. Diyecek ki; insan hayatta bir kez ölür arkadaşım. Bir kez orgazm olur, bir kez yemek yer, bir kez güler, bir kez ülkesiz kalır, bir kez sadece bir kez aşık olur ve sadece bir kez  acı çeker... Dilini konuşmak istiyorsan, seni bekliyorum. Yüzümün ...

O zaman anlarsın, içinden 6'ya kadar say. Sonra gel al bırakamadıklarını. Nefret etmemek elinde değil. Yapma! Bir mum söndüğünde bir denizci ölürmüş, ya da mavi yüzlü bir kadın... Yarısı da...

 

Sayfa 11

Bu, iki küçük kırmızı balığın öyküsü.

14 Ocak 2011 Cuma

Sayfa 10..

Yüreklerinin en düşsüz yerinde
Öyle apansız kalakaldım
Ben kötüyüm, erdem kimin adı?
Bir bıçakla rüzgar sokarım içime,
Sonra iyileşeceğimi söylerim.
Cam kırıklarının üzerinde sevişmekten bıktım derim.
Az acıyı arıyordum, kendi ksnımı içiyordum derim.

Dilsizim,
Babam da yok benim.

Sayfa 9..

Emre'ye
Ben kanadım
Bir tek o gördü beni...